14 Ekim 2008 Salı

Şair ceketli çocuk... #1


Benim olduğum yerde Kazım olmaz mı, illa ki olur yoksa eksik kalır. Beni tanıyan bilir Kazım'a düşkünlüğümü ve sevgimi. Aslında onun hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki başlı başına bir blog konusu. Şimdilik Kazımla ilk tanışmamı anlatayım, sonrada onun hakkında paylaşımlara devam ederim.
Sene 2003 2 senelik üniversite maceram sona ermiş güzel İstanbuldan Eskişehire dönmüşüm. Tekrardan bir dersane olayı başlamış gidip geliyoruz, yeni yeni insanlar tanıyoruz. işte bu ortamda yeni tanıştığım insanlardan biride güzel laz kızı Didoliydi. beraber kantine sigara içmeye iner o arada da kantinde ki müzik kutusundan şarkılar seçer dinlerdik. böyle bir günde duydum ben Kazımı ilk. ilk kez sözlerinin bu kadar yabancı olmasına rağmen bir ses bir şarkı yüreğimden yakalamıştı beni. ne güzelde söylüyordu, adını hatta milliyetini bilmediğim Kazım; na ni na didou, dinou na na didou, didou na na didou, didou na ni na... şarkı bitti. sordum didoliye bu kim bu şarkı ne diye. Kazım dedi, Kazım Koyuncu. Bizim oraların insanı. Dilide lazcadır dedi. o zaman anladım aslında lazcanın bizim bildiğimiz olduğunu sandığımız şey olmadığını. İçinde yüzlerce şarkı olan müzik kutusunda sadece iki tane Kazım şarkısı vardı. Biri Didou na na diğeri Ou na na ilkay Akkayayla düeti. Artık klasik olmuştu kantinde bulunduğumuz her an müzik kutusundan bu iki şarkının yükselmesi, bizi arayanlar bu şarkılardan anlar olmuştu kantinde olup olmadığımızı. İşte o zaman başladı benim Kazıma olan tutkum, sevdam, işte o zaman değişti müzik zevkim, daha doğrusu işte o zamandan itibaren zevk almaya başladım dinlediğim müzikten. 2003 yılında bir müzik kutusundan dinlenen bir şarkıyla başlayan sevda geldi bugünlere hiç azalmadan daha da artarak. Sadece bir dönem dinlemedim Kazımı, dinleyemedim... 25 Haziran 2005 tarihinde ölüm haberini aldıktan sonra ki iki ay. Dinleyemedim, yüreğim burkuldu. Dinleyemedim, gözlerim doldu. Dinleyemedim, boğazım düğümlendi. 2004 sonunda kansere yakalanmıştı Kazım. Hem de ısrarla, inatla, azimle, kimse kabul etmesede "ÇERNOBİL YÜZÜNDEN KARADENİZ İNSANI ÖLÜYOR..." diye bağırırken... Kendisi yakalandı kansere; akciğer kanseri. Ama kimse inanmıyordu Kazımın sevenlerini bırakıp gideceğine, daha söyleyeceği o kadar sözü varken bunları bitirmedin gideceğine kimse inanmıyordu. Bende inanmıyordum. Kendi resmi sitesinden takip ediyordum sağlık durumunu, dualar iyi niyetler gönderiyorduk ziyaretçi defterlerinden. Hatta doktorlarından zor da olsa izin koparıp devam eden kemoterapi sürecinde bir konser bile organize etmişdi restore edilen yeni melek sinemasında. moral olacaktı Kazıma sevenleriyle birlikte olmak şarkılar söylemek, moral olacaktı sevenlerine Kazımın şarkı söylemesi, kemoterapiden dökülsede saçları iyi olması ayakta olması moral verecekti sevenlerine. Bende gidecektim tabiki konsere günler öncesinden almıştım biletimi ama olmadı. Gidemedim. Çok fazlada üzülmüyordum aslında. Nasılsa iyileşecek Kazım, tekrar konserler verecek onlara giderim diye avutuyordum kendimi ta ki 25 haziran 2005e kadar. Akşam haberlerinde duydum ölüm haberini ve çok az kişinin ölüm haberini aldığımda bu kadar üzülmüş bu kadar canım acımıştı. Gitmişti Kazım arkasında binlerce sevdiğini bırakıp, söyleyeceği sözleri bitiremeden, Trabzonsporun şampiyon olduğunu göremeden gitmişti... İşte ben sadece o dönem dinlemedim Kazımı, dinleyemedim...ve kazım gittiğinde sadece 34 yaşındaydı.kazım için yapılan anıt mezar.


Hiç yorum yok: